Son yıllarda okullara “değerler eğitimi” dersi konulmaya başlandı. Bunu da çok masumane ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) programı adı altında cemaat ve tarikatlar eliyle öğrencilere uyguluyorlar.
UYGULAMADA NELER VAR?
Saygı, sorumluluk, duyarlılık, hoşgörü, doğruluk, iyimserlik, dostluk, dayanışma, yardımlaşma, temizlik, adil olmak vb. Bunların yanında UNESCO’nun belirlediği özgürlük, sevgi, mutluluk, dürüstlük, barış, huzur vb. değerleri de içeriyor. Milli Eğitim Bakanlığı’na göre değerler eğitiminin temel amacı milli kültürümüzü öğrencilerimize benimsetmektir. Sonrasında da benimsedikleri bu değerleri davranışlarına yansıtabilmeleri hedeflenmiştir. Bir başka deyişle inançlı ve kültürel değerlere sahip çıkan nesiller yetiştirmek.(!)
Değerler eğitimine konu olan bu temalar ilkokullarda uygulanan 1948 programında var. Daha sonra değiştirilerek uygulanan 1968 programında da var. Bu temalar doğrudan doğruya konu başlığı olarak verilmeyip derslerin içine yerleştirilmiştir. Bunlar programda “hissettirilir, sezdirilir, kavratılır” gibi ifadelerle belirtilmiştir. Zira öğütle eğitim-öğretim olmaz. 1948 programında “yurttaşlık bilgisi” dersinde, 1968 programında “hayat bilgisi ve sosyal bilgiler” derslerinde bu temalar ağırlıktadır. Türkçe derslerindeki okuma metinlerinde bu temalar hep vardır. Bu temaları, dersin öğretmeni derse girmeden önce yaptığı yıllık ünite ve günlük planlarında belirtmiş olup derse hazırlıklı girer. Temaları kavrayıp kavramadıklarını öğretmen, öğrencileri tartıştırarak kontrol eder.
Hal böyle iken sanki bu değerler şimdiye kadar hiç verilmemiş de bu iktidar yeni bir buluşmuş gibi allayıp pullayıp dayatma olarak okullarda uygulamaya başladı. Hem de hiçbir formasyon eğitimi olmayan, genel kültürü dini bilgilerle sınırlı imamlar derse sokularak…
KAYNAK KİŞİ
Bizim eğitim ve öğretim sistemimizde bazı temel ilkeler vardır. Bunlardan biri de sınıfın hâkimi öğretmendir. Konu gereği öğretmen sınıfa kaynak kişi getirebilir. Kaynak kişi öğrencilere doğrudan soru soramaz. Soruyu öğretmene bildirir, öğretmen öğrencinin bildiklerinden hareketle soruyu düzenledikten sonra öğrenciye iletir. Öğrenci, kaynak kişiye özgürce soru sorabilir.
Öğretmenden başka birilerinin sınıfta derse girmesi, ders vermesi sakıncalıdır. Hele hele öğretmenlik formasyonu almamış kişilerin öğrencilerle yüz yüze gelmesi kabul edilemez.
Değerler eğitimine konu olan temalar evrenseldir. Bunları inanç bağlamında anlatmak ortaçağ zihniyetidir. Örneğin temizlik teması işlenirken “Temiz olmak sevap, kirli gezmek günahtır” gibi bir anlayışla bu öğrenci çağı yakalayabilir mi? Dini inançla eğitim görmeyen Japonya gibi ülkelerin çocukları temiz değil mi? Müslüman coğrafyasında yaşayan insanlar, Avrupa ülkelerindekilerinden daha mı temiz?
POZİTİF BİLİM
Ülkeyi yönetenler, bu tür çağın gerisinde kalmış zihniyetle çocukların geleceğini karartmayın. “İnançlı ve kültürel değerlere sahip çıkan nesiller yetiştirmek” tanımından hareketle konuyu incelersek inançlı olmayanlar kültürel değerlere sahip çıkmayacak mı? Her şeye İslam dininin bir mezhebinin bir kolunun gözüyle bakmak pozitif bilimle bağdaşabilir mi? Sonuç olarak çağı yakalayacak nesiller yetiştirmek için okullardan imamları, cemaat ve tarikatları uzak tutmak gerekir.