Asayiş Şube Müdürü,cinayet masası ve en önemlisi Emniyet Müdürü’nün vicdanı rahat mı?Bu cinayet olayında üzerlerine düşeni layıkıyla yaptıklarına inanıyorlar mı..?
Uşak’ta iki kız kardeşin vahşice öldürülmesinin yankıları hala sürüyor.Nasıl oldu da 18 yaşın altındaki bu gençlerimizin ikisi öbür dünyaya,ikisi cezaevine gitti.Toplum olarak, aile olarak, birey olarak üzerimize düşenler neydi de, eksik yapıldı ve bu korkunç tablo karşımıza çıktı? Bu cinayet önlenemez miydi?Bu soruları çoğaltabiliriz.Ancak benim derdim başka…
İki kız kardeş cinayetinin perde arkasını araladığımızda karşılaştığımız manzara,işlenen bu cinayet kadar tüyler ürpertici ve bir o kadar da düşündürücü.Dosyadaki ifade tutanakları gösteriyor ki,burada emniyetin ihmali söz konusu.
Zira iki kız kardeşin evden kaçmasının ardından,cinayet zanlıları,iki kız kardeş ile birlikte akrabaları olan Ahmet E.isimli şahsın evine gittikleri ve orada yaşanan tartışma sonrası o şahsı dövdükten sonra evden ayrıldıkları ve bu olayın ardından dayak yiyen şahsın polise giderek şikayetçi olduğu ortaya çıktı.
Emniyette,kızların ailesi tarafından yapılan kayıp başvurusu da var.Buna rağmen bu cinayet önlenemiyor.Çok basit bir ilişkilendirme belki de bu cinayetin işlenmesine engel olabilecekti.Zanlıların dosyası zaten kabarık.Polis biliyor ve tanıyor.Ortada kaybolan iki kız kardeşin başvurusu da var.Bunun üstüne bir şahsın polise şikayeti de var;iki kız ve 2 erkek tarafından darp edildiğini iddia ediyor.Hemen gereği yapılsa,şahıslar kıskıvrak ele geçirilecek ve bu cinayette işlenmemiş olacak.
Çünkü cinayetin işlemesinin ardından zanlılar hemen nasıl yakalandı?Polisteki dosyada bulunan şikayet dilekçesinin görülmesi ve olayla bağlantısının kurulmasıyla. Edindiğimiz bilgiye göre bunu da jandarma çözmüş.Peki buna rağmen ihmali olduğu kabak gibi ortada olan polisler hakkında soruşturma açılmış mı? Bildiğimiz kadarıyla hayır.
Peki Asayiş Şube Müdürü,cinayet masası ve en önemlisi Emniyet Müdürü’nün vicdanı rahat mı?Bu cinayet olayında üzerlerine düşeni layıkıyla yaptıklarına inanıyorlar mı..?
Bu soruların yanıtı ne olursa olsun,birilerinin fatura ödemesi gerekiyor.Nasıl başarılı olan polislerimiz ödüllendiriliyorsa, ihmali olan,hatası olan polislerimiz de cezalandırılmalıdır.
Bizler de canımızı, malımızı, namusumuzu emanet ettiğimiz polisimize olan güvenimizi korumalıyız.İşin doğrusu bu…
HASTANE BAHÇESİ DE YASAKLANDI
Geçtiğimiz hafta,devlet hastanesinde yaşanan ,bir doktorun hastası tarafından dövülmesi olayı her ne kadar vahimse,bunu basın açıklamasıyla protesto etmek isteyen doktorlara hastane bahçesinin yasaklanması da bir o kadar vahim.
Olayı hatırlayalım.Uşak Devlet Hastanesi psikiyatri uzmanı Dr. Sibel Kılınç'ın,Psikiyatri Kliniği önünde acilden yatırdığı bir hasta tarafından saldırıya uğraması sonucu burnu kırılmış ve kafa travması geçirmişti.Uşak Tabip Odası da en doğal hakları olarak bunu bir basın açıklaması yaparak kınamak ve kamuoyuyla paylaşmak istiyordu. Şimdiye kadar da hep böyle oluyordu.Ama ne hikmetse bu sefer hastane bahçesinde basın açıklaması yapılmasına izin verilmedi.Onlar da hastane sınırları dışına çıkarak acil servis önünde basın açıklamalarını yaptılar.
Tabip Odası Başkanı Tarkan Amuk,ilginç bir noktaya parmak basarak ”acil olarak ruh sağlığı yasasının meclisten çıkartılması gerekiyor.Siyasilerin demeçleri ve tutumları,hekimlere şiddet uygulayan saldırganları ne yazık ki cesaretlendiriyor. Tıbbi bir gerekliliği olsun olmasın hasta yakınlarınca talep edilen her şeyi, istendiği anda ve istendiği şekilde gerçekleştirmeyen her hekimin heran bir saldırıya uğrayabileceği bir sağlık ortamı yaratılmış durumdadır" açıklamasını yaparak;’ama asıl üzücü olan bizim en demokratik hakkımız olan basın açıklamamızı bile hastane bahçesinde yapmamıza izin vermeyen yasakçı zihniyettir”dedi.
Neresine ne kadar katılırsınız bilmiyorum ama,bu kadarı da olmaz dedirten bu yasakçı tutumu kınamamız gerekiyor…..