Türk dil kurumunun sözlüğünde “OYUN “ kelimesinin birinci anlamı olarak; Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence.
Onuncu anlamına baktığımızda; Hile, düzen, entrika, desise .( desise, de oyun, hile entrika demek) . Olarak karşımıza çıkar.
Yani oyun kelimesini, hem en masum, en güzel anlamında kullanabiliriz. Hem de en kirli şeklinde. Bu ne yaptığımıza bağlıdır. Kelimeyi, masum kılanda, kirleten de bizim fiilimizdir.
Çocuklukta oyun oynama, çocuk, ailesi ve toplum için çok önemli bir eylemdir. Çocuk oyun oynamazsa, motor kasları gelişmez, kuralları öğrenmez, zekâsını kullanamaz. Malum, Kullanılmayan şeyler de gelişemez.
Oyun oynamak bir çocuğun geleceği için çok önemlidir. Çocuğun mutlu, başarılı bir hayat sürmesinin de başlıca gereksinimidir.
Toplum içinde, çocuğun oyun oynaması son derece önemlidir. Toplumda sorun, problem çıkarmayan birey olmasının olmazsa olmazıdır, oyun.
Kanunlara saygılı, verdiği sözü tutan, sağlıklı vücutla sağlıklı kafası olan birey olmasının başlangıcı oyunlarla olur.
Oyunlarda kurallar vardır. Kaideler vardır. Hatalı hareketin bir uygulaması, hata yapan kişi ve takımın kayıpları vardır. Oyunda hata yapanların hatanın sonunda kayıplarını kabullenme, cezası ve cezalarını çekmeleri vardır.
Kurallarla çocukların ilk tanıştığı yer oyunlardır. Oyunlar sayesinde çocuklar kanunlara uymaya, yaptığı hatanın sonuçlarına katlanmayı, kurallara uymayı öğrenirler.
Kuralların, oyunları oyun yaptığını öğrenir çocuk. Bilir ki; elle oynamak yasaksa bu futbol, elle oynanır ama top elde tutulmazsa bu voleybol. Ayakla oynamak yasak, elle oynamak serbest ama top elde bir müddet tutula biliyorsa bu Basketboldur.
Çocuklarımızın başına bir iş gelmesin diye başlarında bekleyip, tek başına sallanmayı, duvara top atıp yakalamasını, AVM lerde top havuzunda kendi başına kuralsız hareketler yapmasını, tramplende zıplamalarını görünce, çocuğumuz oyun oynadı sandık. Yanına birisi gelince birbirlerini itip kaktıklarını, bir, birbirlerine vurduklarını gördük.
Sonra büyüğünce kanun tanımayan, kuralları takmayan bireyler oldular. Bencil hayatın merkezine kendini koyan, evlilikleri sürdüremeyen, iş yerinde uyumsuz çalışanlar oldular.
“Ben hak ettim.” Cümlesinin anlamını bilemedikleri için hatalarının da, başarılarının da farkına varamadılar. Ne hatalarında ders, nede başarılarının tadını çıkarabildiler.
Takım oyunları oynamadıkları için iş yerlerine, evliliklere, Apartmanlarına, sitelerine uyum sağlayamadılar. Mutsuz oldular. Mutsuzluk verdiler.
Ülkemizde kanamalı Kongo hastalığına bulunan aşının dışında çok önemli bir buluş, bilim tarihine geçecek bir icadı yapamamış olmamızın nedeni de bireylerin çocukluklarında, gençliklerinde takım oyunları oynamamasıdır.
Takım oyunları oymayan. Tek başına, keyfince, estiğince oynayan çocuklarımız özellikle daha üst okullara gittiler. İyi üniversitelerden mezun oldular. Ama bir, Tıp, eczacılık, Fen bilimleri, Elektrik, elektronik, Makine Mühendisliği fakültesi mezunları bir araya gelemedi, takım olamadılar. Sonuçta; Başka ülkedeki meslektaşlarının buluşlarını bilimsel dergilerde okumak zorunda kaldılar.
Suçu azalmış toplum istiyorsak, Mutlu bir toplum istiyorsak, Başka ülkelere, kamyonlar dolusu döviz vermek istemiyorsak. Gelin çocuklarımıza oyun oynatalım. Onlara oyun oynayacak alanlar, tesisler yapalım.
Oyun kelimesinin birinci anlamını yerine getirmezsek, birileri oyun kelimesinin onuncu anlamını üzerimde uygulamaya devam edecekler.
Gelin çocuklarımıza takım oyunları oynatalım. Tabletleri ellerinden alıp, meyve sebze oynatalım. Çocuklarımızı AVM lere değil oyun alanlarına götürelim. Arkadaşları ile oynamalarını sağlayalım.
Gelin, oyun üzerinden, üzerimizde oynanan bu oyunu bozalım.
Saygılarımla.