Sessizlik huzurun belirtisi olsa da çoğu zaman belirsizlik durumlarında ortaya çıkar.

Eylemsizliklerde de ayni şekildedir. Belirsizlik, durumlarında eylemsizlik, eylemsizlik sonunda da sessizlikoluşur.

Belirsizliği ortadan kaldıracak ve bizleri eyleme geçirecek en önemli etki; Değişime etki edeceğimiz olumlu sonuç alacağımızeylemler yâda bizi olumsuzluklardan korumak maksadı ile savaş durumuna geçme kararımızdır.

Bu günün sessizliği ve piyasalardaki durgunluğun ayak seslerine bir bakalım.

Dünya nüfusunundaki hızlı artış, kaynakların kıtlığı, 2000 li yılarda piyasalara pompalanan trilyonlarca doların getirdiği hızlı tüketim,2000 li yılların başında bir bollukyaratmıştır. İnsanlar, birçok mal ve hizmete ulaşmaya başlamış, işletmeler satış patlaması yaşamıştı.

2005 yılından itibaren Çin’in, dünya pazarlarına açılması ile gıda fiyatlarında artış,sanayi ürünlerinin birçok kaleminde düşüşler yaşanmış, birçok ürüne, uygun fiyatlarla ulaşma imkânı tüketiciler tarafından olumlu karşılanmıştı.

İthal malların ucuzluğu, fiyat ve kalite seçim seçeneklerinin bolluğu, sadece tüketicileri mutlu etmemiş, sanayiciler tarafından da memnunlukla karşılanmıştır. Örneğin hazır giyim fabrikaları öncelikle ipliği ucuza uzak doğu veya Meksika’dan almış, kumaşı dokumuş, elbiseleri dikmiştir. Daha sonraları kumaş ithal etmiş, sadece elbiselerin dikimini yapmışlardı. Bir adım sonrasında ise sanayicimiz,Uzakdoğu’ya kalıpları verip, hazır dikili elbiseleri ithal etmiş, gereksiz işlerle uğraşmak yerine kârlılıklarını arttırdıkları ithal mallarını satmayı uygun görmüşlerdir.

İlk başta sanayici için düşük maliyet, Tüketiciler için ise ucuz mal anlamına gelen bu algı, 2008 yılından itibaren, “karamanın koyunu sonra çıkar oyunu“atasözünde olduğu gibi bu durumun hiçte öğle olmadığı ortaya çıkmıştır.

Birçok kalemde yerli üretimi bitirme noktasına getiren bu durum, özellikle iç piyasalarda sık, sık yaşanan krizlere neden olmuştur.

Bu dönemde, Sanayicimiz, başka ülkelerin vatandaşlarına istihdam yaratmış, vergiler vermiştir. Tüketicilerimiz de aldıkları her ucuz üründe fabrikalarımızın kapanmasına katkılar vermiş, kendi kendilerini işsiz bırakarak, işletmelerin kapanmasını hızlandırmışlardır.

Önceleri krizlerde sektörelbazda olan bu kötü etkilenmeler, daha sonraları işletmeler bazında ortaya çıkmaya başlamıştır. 2005’lerdeki krizlerde,ayni iş kolunda üretim yapan on işletmenin, en az sekizi olumsuz etkilenirken, 2008 yılından itibaren ayni iş kolundaki on işletmenin altısında krizler yaşanmış diğerleri, olumsuz etkilenmemiştir.

Buradaki dört işletmenin krizlerden olumsuz etkilenmemiş olmalarındaki en önemli etki;bu işletmelerin, beyaz yaka, mavi yaka ve metal yakalara gerekli yatırımı yapmış olması, piyasayı doğru okuyan, düşük maliyetli, fiyata, kalitede, rekabet edebilir olmaları ve ihracata yönelik pazarlara marka olarak girebilmeleri olmuştur.

Ayni makinalara sahip iki işletmenin birinin yüksek kârlar elde edip, diğerin sıkıntıda olmasının sebebi, krizden etkilenmeyen işletmelerin, insan kaynaklarını doğru yönetmesi ve tüketici tercihlerini doğru tespit edebilmeleriydi.

2015 yılından itibaren dünya piyasaları yeni bir döneme girdi. Birçok mal ve hizmete tüketicilerin doyuma ulaşması, 2000 li yılların başında dünya piyasalarına sürülen trilyonlarca doların FED ’in faiz artırımı kararı ile ülkesine ve ülkelerin merkez bankalarında toplanmasının oluşturduğu para darlığı tüketici davranışlarını değiştirmiştir. Teknoloji nedeni ile seri ve fazla üretime karşı, düşük tüketim, arz talep arasındaki dengeyi bozdu.

Bu gün bizi rahatsız eden bu sessizliği bozmanın, piyasalara heyecan getirmenin yolu; doğru yatırımların yapılması, işletmelerin yenidünya piyasalarına uyumlu hale gelmesi ile mümkün olacaktır. İşletmelerin bunu başarmasının yolu ise; doğru çalışanlarla çalışabilmeleridir. Bunun da oluşması için, doğru işe doğru ücretler vermek ve çalışanlarda işletmelerinden emekliye ayrılabilecekleri inancı ve güven ortamını oluşturmaktır.

Saygılarımla. A.Tufan GÜVEN