Dünya dördüncü sanayi devrimini yaptı. Tüm sanayi devrimleri gibi bu sanayi devrimi de sancılı oldu. Olmaya da devam edecek gibi duruyor.
Üretim araçlarının modernleşmesi, seri üretimlere geçişler, her zaman beraberinde işsizlikleri getirmiştir. Önceleri sıkıntılı olan bu durum daha sonra suyun yolunu bulması ile birlikte hayat normale dönmüş ve daha iyiye gitmiştir. Teknolojinin bu kadar geliştiği iş makinalarının mitolojideki kahramanlara döndüğü günümüzde en büyük sorun; dünya nüfusundaki artmaya devam ederken, insan iş gücüne olan ihtiyacın azalması.
Şimdi bu durumun, yani teknolojik ilerlemenin tarımda dâhil her alanda kullanıyor olması iki ağzı keskin bıçak gibi oldu. Bizdeki tabiri ile “ hem nalına, hem de mıhına vurma” durumu yani.
“ aslında üretimlerde, ekonomilerde insanlar içindir.” İnsanın içinde yer almadığı sistem eninde sonunda geçerliğini yitirecektir. Bazen insanların faydasına alınan kararlar, saha çalışmaları tam tamamlanmamış ilaçlar gibi insana fayda yerine zararlar verebilir. Orta yaş ve üstü olanlar mutlaka hatırlarlar, hamilelerin uyku ve sabah bulantıları için üretilen Contergan ilacını. Bu ilacı kullanan hamile kadınların büyük bir çoğunluğu, eksik uzuvlu bebekler dünyaya getirmiştir.
Neyse konumuz olan dünyadaki seri üretim ve getirdiği işsizliğe dönelim. Eski köye yeni adetler getirilince, yeni gelen âdete hazırlıklı olmayan bizler her zaman olumsuz tepkiler vermişizdir. Daha sonrasında bu âdete alışınca, yeni ve daha iyi bir adet geldiğinde bu sefer, ilk zamanlar karşı çıktığımız ama kullanmaya devam ettiğimiz, bu sefer eski âdeti can pahasına savunmaya başlarız. Bu hep böyle olmuştur olamaya da devam edecektir.
Şimdi, yaşadığımız bu dördüncü sanayi devriminin yarattığı sancılarını nasıl kesebiliriz ve bu sancı kesme eyleminde bizler nasıl yer alabiliriz? Tehditleri fırsatlara nasıl çevirebiliriz? diye düşünmek ve harekete geçmek zorundayız. Yani gelişmelerden şikâyet etme, sızlanma yerine çıkışım yolları aramak zorundayız.
Ürettiğimiz ürünleri dünyada satmak zorunda olduğumuza göre, alıcılarda para olması gerekir. İnsanların gelirleri olmazsa tüketim yapamayacaklarına göre dördüncü sanayi devriminin devletlere, şirketlere ne gibi faydası olabilir ki?
Çok uzun yıllardır dünyadaki teknolojik gelişmeleri hayranlıkla seyrederken, sıklıkla endişeye de kapılmıştım. Zihnimdeki formül, Teknoloji = Refah kadar, teknoloji = işsizlik, olarak da denklemlene biliyordu.
Kısa vadede yani gelecekte dünya nüfusu, nüfus planlamaları ile eksi vermeye başlayıncaya kadar neler yapılabilir diye düşündüğümde karşıma hep şu geçmiş yılarda medyada sık, sık paylaştığım çözüm geliyor.
Çalışma saatleri altı saate indirilerek günlük vardiya, üçten, dörde çıkarılmalı. Haftalık çalışma günü resmi kurumlar için beş günden dört güne, özel sektörde altı gün çalışanlar için beşe, beş gün çalışanlar içinse dört güne indirilmelidir. Bu sayede hizmet sektörünün önü açılmalıdır. Bir diğeri de dünya nüfusuna paralel gıda üretiminin yapılıyor olmasıdır. Eğer dünya dördüncü sanayi devrimini, diğerlerinden farklı olarak dünya savaşı çıkarmadan, büyük buhranlar yaratmadan olmasını istiyorsak bunlar yapılmalı diye düşünüyorum.
Eğer öneklerim doğru ise, bizlerinde şimdiden hizmet sektöründe, tarımda ve lojistikte yerimizi almamız gerekecek. Çocuklarımızın meslek seçimlerinde de çok dikkatli olmamız ve dünyadaki gelişmelere göre eğitimlerini almalarını sağlamamız gerekir.
Şu, korana sürecinde geçici olarak duran hizmet sektöründeki bazı iş kolları hariç, hizmet sektörünün dışındaki iş kollarındaki olumsuzluklar pandemi kalksa da devam edecek gibi duruyor. Gelişmelere ayak uyduramazsak yok olmaya mahkûm olabilirler. 3( T ) de, yani Tarımda, Turizm de, Ticarette yerimizi bir an evvel almalıyız.
Bir ülkede kabul edilmiş en doğru söz “ değişmeyen tek şey değişim.” olsun. Ama insanlar, değişime ayak uydurmak yerine, köyün eski âdetlerini kullanmada ısrar etsinler. Bunu anlamada insan, gerçekten zorlanıyor.