Dünyayı, Türkiye’den, Türkiye’yi de dünyadan ayrı düşünmek mümkün değildir. Ülkemiz, dünyada ki önemli ülkelerden ve ekonomilerden birisidir. 3. Dünya savaşının Bosna – Hersek’te başlamasından bu yana geçen süreçte Birinci dünya savaşı sonrasında, şekillendirilmeyen, Orta doğu ve Kuzey Afrika’yı yeniden yapılandırma çalışmaları özellikle, eski Osmanlı topraklarında olması nedeni ile Türkiye tüm bu kargaşalardan en çok etkilenen ülke olmak zorunda kalmıştır.

Daha düne kadar düğünlerde zılgıt ve halaylar çeken. Her türlü lüks tüketime uygun pazar olan komşu ülkelerimiz. Kan ve gözyaşının aktığı ülkeler haline geldi. Bayramlarda sınır kapılarından bayramlaşma için neşe içinde gelen.  Ertesi gün ülkesine neşe içinde dönen mutlu insanların yaşadığı komşu ülkelerimiz varken, bu gün için mecburiyetten, evini, atasının mezarını, umutlarını, mutluluklarını ülkesinde bırakıp, canını zor kurtaran, insanların yaşadığı ülkeler haline geldi.

Tam rahata erdik derken. Tam Marmara depreminin yaralarını sarmışken, Körfez savaşının ekonomimizin üzerindeki olumsuzluklarını ortadan kaldırmak üzereyken, Çin’in ürettiği ürünlerin dünya pazarlarında serbest dolaşmasının etkisi ile her türlü ürünün ucuz ve bol bulunur olmasının getirdiği mutluluğu yaşarken, bir anda Suriye’de yaşanan, güçler savaşının etkisi ile ağzımızın tadı kaçtı. Yine Çin’in dünya pazarlarında ürettiği ucuz üretim girdilerinin serbest dolaşması ülkelerde öncesinde mutluluk ve kâr artışı sağlaması, dünyaya pompalanan Trilyonlarca doların yarattığı bolluk bir anda tüketim çılgınlığını meydana getirdi. Ülkeler bu yaratılan yalancı baharın etkisi ile üretmek yerine Çin ve diğer ülkelerden ucuz mal almanın mutluğunu yaşadılar. Ta ki, takke düşüp kel görününceye kadar bu durum sürdü. Takke düşünce görüldü ki; Kendi ürettiklerini alacak tüketiciler ülkelerinde kalmamış. Çünkü kendi ülkelerinde değil başka ülkelerde istihdam yaratmışlardı. Takke düştüğü zaman gördüler ki; Piyasalara pompalanan dolarlar yavaş, yavaş, ufak, ufak faiz artışlarıyla evine geri döndürülüyor. Takke düşünce görüldü ki; tüketim çılgınlığı hep böyle gidecek diye fabrikalarını büyütüp üretimlerini arttırmanın ne kadar gereksiz olduğunu ve tıkır, tıkır işleyen işletmenin bu yüzden kendi elleri ile sonlarını hazırladıklarını.

Şimdi Trump, İkinci dünya savaşının sona erdiği yer olan Pasifikte ve Almanya’da yine ortamı germeye çalışıyor. Tıpkı birinci dünya savaşında yarım kalan işlerini tamamlamak için önce Balkanları, daha sonrasında da Ortadoğu’yu kan gölünü çevirenler, şimdi de İkinci dünya savaşında yarım kalan işlerini tamamlamak istiyorlar.

Türk ekonomisi ve sosyal hayatı da bundan en fazla etkilenen oluyor.

Bu duruma göre tedbir almak çok önemli. Küreselleşmenin sorunları da küreselleştirdiği söyleyenlerin kadar haklı olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılır oldu.

Sadece ülke, şehir ve işletme sorunları ile boğuşanlar nakit ve vakit kaybetmek istemiyorlarsa dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmek zorundadırlar.

Saygılarımla.