TAHMİN VE GİRİŞİMCİLİK
 
Türk dil kurumu, Tahmini üç şekilde tarif etmiş. Birincisi; Yaklaşık olarak değerlendirme, oranlama. İkincisi; Akla, sezgiye veya bazı verilere dayanarak, olabilecek bir şeyi, bir olayı, önceden kestirme, kestirim.Üçüncüsü ise; Önceden kestirilen, düşünülen şey.
Günlük kullanımı ile ön görü.
Tarif ne olursa olsun, tahmin ve tahminler, hayatımızın her evresi ve noktasında mutlaka kullandığımız, sonrasının planlarını etkileyen, bu günkü çalışmalarımızın sebebi olandır.
Tahminler doğrululuğu oranında bizleri başarılı veya başarısız yapan şeylerdir.
 Yanlış tahmin, ısrarcı hatalı yaklaşımlar, öfkeli ve depresif ruh yapısı ile yapılan tahminler ve alınan kararlar, kayıplara neden olur. Bu tip tahminlerde bulunma ve kararlar alma ve bu kararları uygulamaya koyma ise akıl tutulmaları ile açıklana bilir ancak. Atalarımızın dediği gibi; Ne öfkeyle kalkıp zararla oturmak lazım, Nede aç tavuk gibi kendini buğday ambarında görmemek lazım.
Doğru tahmin ise; Sonuca en yakın ve en uygun olanlardır. Her kesimin görüşünü alıyor. Her görüşün sesine kulak veriyor. Tarafsız düşünüyorsanız. Doğru tahminlerde bulunabilirsiniz.
Tarafsız düşünün diyoruz. Duygusal düşünmeyin, demiyoruz. Tarafsız düşünme; sizin başınıza gelecekleri olduğu gibi düşünmenizdir. Duygusal düşünmeyin demek; sonuçtan insanın yararlanmayacağı, sizin kısa vadede kazanacağınız, ama uzun vadede sizin ve çevrenizin telafisi olmayan kayıplara uğrayacağı sonuçlara götüren düşünceler içinde olun demektir.
Tarafsız, ama içinde duygularında olduğu şekilde düşünmek en doğru en güzel, hem Allah katında hoş olan, hem de kul tarafından hoş karşılanan düşünme şekli ve sonuçları elde etmek demektir.
Tarafsız düşünmek kendinize yakınlarınıza çevrenize yapabileceğiniz en büyük iyiliktir. Tarafsız davranmak ise, kendinize gelecekte iyi isim bırakmanızı sağlar. Çevrenizi ise, imtiyazların arkasına saklanmaktan, bu yüzden güçsüz, mücadeleden uzak olmanın getirdiği zayıflıktan korumak demektir.
Korumacı anne ve babaların çocuklarının durumu, korumacı davranılan, sivil toplum kuruluşlarının durumları ortadadır. Korumacı ve kollamacı büyütülen partilere yakın sanayici ve işverenlerin durumları ortadadır.
Ülkemizin, iktidardaki partileri, iktidarı kayıp edince, yok olan sanayici ve girişimcilere değil. Partileri gittikten sonrada üreten, kazanan ve kazandıran girişimcilere ihtiyacı vardır.
Zaten doğru yatırımları doğru zamanda yapamayan, zamanında iş kolu ve yatırım konusunu değiştiremeyen. Nerede koşması gerektiğini, nerede durması gerektiğini bilmeyen, kendisi için değil ülkesi için üretmeyen, girişimci olamaz.
 Her yatırım yapan girişimci değildir. Sizce de; doğru düşünmeyen, doğru tahminde bulunamayan, Dinlenmenin de bir çalışma olduğunu, kazandırmadan kazananın mümkün olmadığını bilmeyen birinin, girişimci olma ihtimali varmıdır.
Saygılarımla.